“Dini İstismar Eden Terör Örgütleriyle Mücadele” Adlı Seminer Düzenlendi

 

Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin’in başkanlığında, Din Hizmetleri Yüksek Kurulu Uzmanı Nevzat Sabri Akın’ın FETÖ sunumu ve Ankara Vaizi Ulviye Ezerbolatoğlu’nun DEAŞ ile ilgili sunumu Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde yapıldı.

 

Seminere, Başkanlık Müftüsü Ahmet Erdem, Artvin İl Müftüsü Hasan Güneş, İl Müftü Yardımcısı Muhammed Aydın, İlçe Müftüleri, İl ve İlçe Müftülük personeli ve din görevlileri katıldı.

Seminer, Merkez Camii İmam-Hatibi Abdullah İyizaman’ın Kur’an tilaveti ile başladı. Başkanlığımızın hazırlamış olduğu sine vizyon izleniminden sonra İl Müftüsü Hasan Güneş’in yaptığı açılış konuşmasında Başkanlığın Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman ŞAHİN ve beraberindeki misafirlere ve katılımcılara ayrı ayrı teşekkür etti.

Din Hizmetleri Yüksek Kurulu Uzmanı Nevzat Sabri Akın’ın FETÖ “Din İstismarının Arkasına Gizlenen Terör Örgütü” sunumu ve Ankara İl Müftülüğü Uzman Vaizi Ulviye Ezerbolatoğlu’nun DEAŞ ile ilgili sunumu ardından konuşma yapan Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin, bu örgütler hakkında şu ifadeleri kullandı:

“Sizden benim istirhamım böyle bir yapılara tekrar kanmamak için eğer bir şeyler yapamıyor isek boşuna koşuyoruz. Böyle bir yapılara tekrar kanmamak için bu yapıların kucağına düşmemek için bakın şuanda ifade ettiğim Başkanlık olarak dini cemaatlere karşı değiliz. Bunu bir defa prensip olarak bilelim. Ama biz Kur’an  ve sünnete aykırı dini istismar eden bölücü faaliyetler yapan ister din adına ister fıkra adına kim olursa olsun bu yapının başında oluruz. Olmak zorundayız. Ama biz şimdi bu cemaatlerle ilgili eğer girdiğimiz yanlışlar varsa Kur’an-a ve sünnete aykırı davranışları ve söylemler varsa biz birer din görevlisi olarak cemaati bu konuda aydınlatmak ve uyarmak vazifemizdir. FETÖ il ilgili zaten uyarmadığımız için bunlar başımıza geldi. Öyleyse vazifemizi unutmayalım. Çalışmak için ve çabalamak içinde ne yapmamız lazım ben size böyle basit bir iki reçete sunayım. Nasıl ki onlar bizden çocukları çalıyorlar sizde her biriniz bulunduğunuz mahallede ve çevrenizdeki gençleri yavrularınızı Kur’an Kurslarına İmam-Hatip okullarına yönlendirmelisiniz. Bu yavruları vatana millete faydalı bir iyi evlat olabilmesi için çaba sarf etmelisiniz. Eğer etrafınızda bir imkânı olan insanlar varsa onlarında yine bizim teşkilatımızla birlikte hayır işlerine yönlendirmelisiniz. Çevrenizde okullar, bazı kuruluşlar varsa onlarla mutlaka işbirliği yapmalısınız. Benim vazifem namaz kıldırmaktır. Ben başka işe karışmam diyen bir imam istemiyor artık bizim teşkilatımız. Sadece camide değil bizim vazifemiz. Caminin dışında da görevimiz var unutmayın. Biz sahanın her alanında varız. Doğumdan ölüme kadar, Müslüman’ın çocukları doğar bizi ararlar, hocam gel bir kulağına ezan oku der. Sünnet olacak bizi arar. Çocuğu evlenecek bizi arar. Nikâh kıydıracak bizi arar. Cenazesi olur bizi arar. Üzülür bizi arar. Sevinir bizi arar. Her zaman o insanlarla birlikteyiz. O zaman etrafımızdaki sorumluluğumuz altındaki insanlara biz sahip çıkmak zorundayız ki böyle FETÖ gibi yapılarla Allah bu milleti imtihan etmesin.

İkinci sunumda DEAŞ ile ilgili bir sunum olacak. Tabi DEAŞ sunumunu çok dikkatle izleyin. Çünkü bu tip yapılarda bizim tarif edemediğimiz bazı incelikler var. Bunların bazılarını da bizde doğru kabul edebiliyor olabiliriz. Ama bunların sonuçlarının nereye gittiğini izleyince fark edeceksiniz. Çünkü bu DEAŞ denen örgütte aslında 2003 yılında temelleri atılmış işte bu Iraktaki savaş sonucu oradaki mazlumları kullanarak mağdurları kullanarak, hapishanelerdeki insanları kullanarak oluşturulmuş bir yapı. Arkasında büyük güçlerin kendi emelleri için kullandılar ve bu yapı tamamen dini istismar edecek yerleşmiş yapı maalesef İslami fobi yenide özellikle batıda yükselmesine de büyük katkı vermiş bir yapı. Onun için arkadaşlar bizim işimiz çok.

Büyük bir sorumluluğumuz var hepimizin. 25 yılımı mihrapta minberde cami hizmetinde geçirdim. Aynı zamanda da ömrümü hep Kur’an hizmetinde hem de cami hizmetine adamış bir babanın evladıyım. Babacığım, Meydancık Köyü camiinde kendi köyümüzde mihrapta uzun yıllar vazife yaptı. Ben hizmet aşkını ilk önce babamdan öğrendim. Hem camide vazife yapan, hem de köydeki işlerine bakardı. Aynı zamanda da köyümüzde açılan ortaokula civar köylerden gelecek veya gelmek isteyip te gelemeyen insanlara caminin altını bir yatakhaneye çevirip sırtında babaannemin yaptığı yemekleri evden getirip onlara yedirip akşamları da öğrencilere Kur’an öğreterek ve onlara İslami anlatarak bir vazife yapmış bir hoca idi babacığım. Onun için bizler gayretli olursak bu millete çok şey öğretiriz diye düşünüyorum. Ve bu konuda da ben âcizane üç şeyi önemsiyorum bu hizmette.

Birincisi, yine babacığımdan hareketle söylüyorum. Babam çok güzel Kur’an okurdu. Çok güzel ezan okurdu. Halkla diyalogu çok iyi herkesin düğününde ve cenazesinde mutlaka babam vardı. Köyümüzde muhtar bile ona bir şey sormadan adım bile atmazdı. Mecbur değildi. Jandarma komutanı Köyde bir vukuat olunca Hacı Hafız Ahmet Şahin hocamızı çağırın derdi. Yani bunu babam olduğu için söylemiyorum. En yakinen örnek vermek için söylüyorum. Hepimiz birer böyle mürşit olabiliriz. Ve olmalıyız. Bağlı olduğumuz Köyde Mahallede herkes önce bize başvurmalı. Bizden yardım dilemeli. Bunu da temin edebilmek için ben Kıraat Kurulu Başkanı olarak ilk sırada Kur’an-ı Kerimi sayıyorum. Kur’an-ı Kerimi mutlaka düzgün okumalıyız. Namazın sıhhatinin yanında halkın kulağına ve gönlüne hitap edecek tarzda. Sesin güzel olmayabilir. Ama düzgün doğru ve ahenkli bir okuyuşu artık bugün mazeretimiz yok. Televizyon izlemeye ve telefona ayırdığımız. Yani yakınımızdaki bir hoca efendiden de bu eksiğimizi tamamlarız. Çünkü mihrap önce Kur’an-ı Kerimi ister. Bakın ezanı küçümsemeyin. Ezan sadece camiden okuduğunuz ve camiden cami ye gelenide ve gelmeyeni hatta inanmayana da bir çağrıdır. Ezanın gücü çok yüksektir. Her ezan okuduğunuzda aşkla şevkle okuyun. Bir ibadet bilinci ile okuyun her zaman. Baştan savmayın. Sizin okuduğunuz ezanı kimin gönlüne bir hidayet üfleyeceğini bilemezsiniz.

İkincisi, bizim yine ihmal ettiğimiz bazen çok rakamlara takıldığımız konudur. Başkanlığımız bize bir cami dersleri Genelgesi gönderdi yıllardır. Ama ben gezdiğim yerlerde görüyorum. Müftü efendilerde üzerinde durmasına rağmen maalesef bu cami derslerine yeterince önem veremiyoruz. Hâlbuki her namazdan önce veya sonra beşer dakika bir hadis okusak bir okuduğumuz aşrı şerifin bir ayetin manasını versek veya fıkhı bir mesele anlatsak o insanlar azar azar ve sürekli bir irşat yapsak biz mahallemizin gerçekten bir mürşidi oluruz. Şimdi camilerimizde kütüphaneler kurduk mecburi hale geldi, cemaatimizde okumuyor ve bizde açıp okumuyoruz. Böyle olmamalı cemaatle birlikte kitap okuma saatleri de yapabiliriz camilerimizde. Bir gün siyer yaparız, bir gün hadis, bir gün fıkıh yaparız ve bu şekilde cemaatle iç içe olmalıyız. Bakın bu vazifenin hesabını Allah bize sorar diye korkuyorum. Şuan mevcut imkânları bir daha bulamaz isek Allah elimizden alır diye korkuyorum. Bakın geçmişte ne acı günler yaşadık. Yakın dönemde yaşadık ve daha eski günlere gidin. Babalarımızın ve dedelerimizin anlattıklarını herhalde hepiniz biliyorsunuz. Ben hafızlık yaparken dedem benim yanımda acı günlerini anlatırdı. Ve ondan dinlerdim. (Affedersiniz) hocayı tuvalette ve Kur’an-ı Kerimi ahırlarda sakladığını hatırlardım derdi. Ve gözyaşlarını ağlayarak anlatırdı. Çok şukur Allah bize bugünleri gösterdi. Kıymetini bilmezsek Allah bu nimetleri elimizden alır diye korkuyorum. Bakın geçmişte ne acı günler yaşadık onun için bu vazifemizi yaparken biraz daha hassasiyetli olun. Bilgi dağarcığımızı geliştirelim. Artık bilgi toplumu olduk. Bilgi çağında yaşıyoruz. Onun için arkadaşlar bu cami derslerini önemseyelim.

İstanbul da Fatih camisinde Emin Saraç hoca vardı. Bakın ben kendinden istifade ettim. O, yıllardır Fatih camiinde ders okuttu. Yüzlerce talebeleri vardı. Sonra ben imam olduğum günlerde katıldım derslerine, bazen 30, bazen10, bazen 3 kişi olurdu. Ama hocanın bir özelliği vardı. 28 Şubatta bile derslerinin yasaklandığı zaman camide kendisi talebelerine dedi ki bir iki hafta gelmeyin ama orada melekler hazırdır. Ben dersi yaparım dedi. Kendi kendine camide kitap okudu. Camiinde ihtiyar cemaatim var diyorsan köyde mahallende genç cemaat bulup getireceksin. Bu gençlerle işbirliği yapacaksın. Mutlaka her imamın bir iki tane genç cemaati olmalı. Bunu temin etmeli. Gidip ailelere misafir olmalı. Onları davet etmeli. Böyle çalışmalısın. Aksi taktirde başaramayız arkadaşlar.

Üçüncüsü, hepsinden daha önemli bir şey arkadaşlar; Karakterli ve kişilikli bir duruş, güzel bir temsil, örnek bir kişi, parmakla gösterilen bir kişi olmalısınız. Çevrenizdeki herkes size hürmet etmeli bu dava böyle fedakar ve gayretli insanlar istiyor. Onun için arkadaşlar duruşumuzla kişiliğimizle kıyafetimizle örnek bir temsil yapmalıyız ki etrafımıza faydalı olalım. Özümüzde sözümüzde bir olmazsak yaşayışımızla kişilere örneklik vermezsek, oturup kalktığımız insanlara bu davayı temsil eden birer nefer olmak zorundayız.”

Yurtdışı Kurban bağışından bahseden  Şahin, “Unutmayın. Bütün dünya Müslümanlarının ümidi biziz. Suriyeli muhacirler Ülkemize geldi diye bütün Avrupalılar batacağımızı sandılar. Allah bizi o mazlumların sayesinde 15 Temmuz da belki de onların hürmetine kurtardı bizi. Bakın bir şey olmadı ayaktayız ve güçlüyüz yine de her şeyin sahibi Allah’tır ve verecek odur. Onun için hem kendimiz hem de cemaatimize Türkiye Diyanet Vakfın bu hayırlı hizmetine katkıda bulunmak üzere inşallah sizden de gayret bekliyoruz” dedi.

Şahin konuşmasının devamında; “Öncelikle bugün bu toplantıya seminere teşrif ettiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İl Müftümüz Sayın Hasan Güneş’in görevine yeni başlaması nedeniyle huzurunuzda hoş geldiniz diyorum. Genç dinamik müftümüz var. İnşallah burada Kur’an hizmetleri başta olmak üzere çok güzel hizmetlere ev sahipliği yapacak imam darlık yapacak, rehberlik yapacak tabii ki sizin de desteğiniz olacak hoca efendiye. Hocalar müftüsüne sahip çıktığında hep birlikte daha büyük hizmetler ortaya çıkar. Dün akşam Murgul Müftüsü Bahtiyar Kargıoğlu’nu mekânında uğurladık bizi burada yalnız bırakmadı. Ve burada kendisine teşekkür ediyorum. Ve yine İl Müftü yardımcısı Muhammed Aydın’ın da Kütahya İli Simav İlçesine tayını nedeniyle gidiyor olması nedeniyle buradaki hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Eski Tokat İl Müftüsü ve Başkanlık Müftüsü sayın Ahmet ERDEM hocamıza da teşekkür ediyorum. Kendisine hayırlı güzel hizmetler Allah’tan niyaz ediyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum” dedi.

Benzer yazılar